
Mevlevi
Ali İhsan Özol
İLMİ SEVEN ALEVİ MİHMANI OLDU ALİ
(bir mektuba cevaben yazılmıştır)
Bütün esma mazharı rahmet yağar derğaha
Giren elbet kavuşur en büyük padişaha
Kat kat libas içinde,olmaz hafiflik gerek
Deniz atar sıkleten seni ka’r-ı miyaha
Çöl çöp olan muvakkat yüzer sath-ı deryada
Deniz kabul eder mi benzemez O günaha
Bir katraydın deryadan akdın geldin dünya’ya
Kur’an davet ediyor aşıkı intibaha
Akmayan lar batakta kalır,kokar habs olur
Şefaate bağlıdır kavuşması ALLAH’a
Kıyl-ü kale kapılıp vahdet yolundan şaşma
Dost bir,postu atanlar girermi iştibaha
Mevla yolu MEVLANA mesnevisi rehberi
Şems’i bulurmu gökte aldanan nur-u maha
En yakın kim Habibe hasan Hüseyin kimdendir
Fatmanın eşidir ali layık O raha
Bilenler le bilmeyen müsavimi her yerde
Esrar içerde şekle,itibar yok külaha
Yüz kere tövbe bozan gelsin yine tövbedir
Kubbeyi hadraya gir sevap yazar günaha
Seyahat yormaz seni Konya içinde dünya
Kesme ümidini gel bakma ruy-u siyaha
İlim bir nokta amma cahiller hap çoğalttı
Diyen dünyada Ali gidilmez istinkaha
Fenafil ilm olmazsan bilemezsin Ali’yi
İlim güneşi doğsa gerek varmı vicaha
Nere baksan ili’yi görürsün oldun Ali
MUHAMMED kim bakarsın ayine-yi niğaha
İlme mazhar olamaz kim ki olmaz alevi
Hilkat mevkib’lerinde ser’asker dir sipaha
Her bir bilen fevkinde bir bilen var mutlaka
Oda gönlünde gizli bak çektiğin şu ah’a
İkilik put perestlik gönül bir sevgi ihsan
Aşık olan ALLAH’a veda eder her cah’a
Nefsi kaldır aradan ancak kalır yaradan
Bire bağla işini yoksa düştün cenaha
Libas: elbise
Ka’r-ı miyah: deniz veya kuyunun en derin yeri
Sath-ı derya: denizin yüzü
Karta: damla
İntibah: uyanma, uyanıklık, göz açıklığı
İştibah: şüphe, kuşku
Mah: ay
Rah: yol
Müsavi: eşit, aynı seviyede
Esrar: sır
Kubbe-yi harda: Mevlana türbesi
Ruy-u siyah: yüzünün karası, günahtan dolayı yüz
Karalığı
İstinkah: nikahlanma
Fena fil ilm: ilimde yok olma
Vicah: yüz yüze, yüzüne karşı
Niğah: bakma, bakış
Mevkib: bir büyüğün yanında atlı veya yayan
yürüyenlerin hepsi
Ser asker: baş komutan
Sipahi: atlı, ata binmiş
Cah: derece, rütbe
Cenah: karşı taraf, yan taraf
MEVLEVİ
-Nedemektir Mevlevi mevlayolu manevi
Cennetten inmiş sefere denmiş adı mesnevi
Gel al sende bir lokma hastaya lokman olur
Yiyenler çok ilerler dünyevi hem uhrevi
-Nedemektir çelebi O dahi onun gibi
Çalab’a mensub demek seven olur Mevlevi
Çalab ALLAH demektir sevmeyen varmı onu
Şems’te buldu, oldu MEVLANA’ nın peyrevi
Girdi dünya evine gitti sırrı efseri
Kellesi etti sema bura imtahan evi
Yeşil kubbe konyada lakin ucu ilahi
Antenmidir ne türlü gelir feyz-i semavi
Sağlığında kapısı açıktı her millete
İşte buğün oluyor bütün cihan Mevlevi
Beynelmineldi evvel beğenmişti her düvel
Cenazede her nevi insan oldu rehrevi
Davut çalarken nay’ı ruhlar işitti bütün
Gelen o zevki buldu cezbe çünki çok kavi
Her bir namazı kıldı her bir perhizi yaptı
Tevazuun timsali ahlak idi nebevi
Murad ederse ALLAH varmı engel bir kuvvet
Yaradan ancak odur her birşeyi muhtevi
Dolar, boşalır, taşar cihan bu hale şaşar
Züvvarı çok türbenin ikram eder konevi
Ateşbaz’ı velinin karşısında matbahı
Kaynar doyar miskinler gider böyle bitevi
Zuhurata aldanma işin encamına bak
Söndü Abbasilerle kaldımı hiç emevi
Aşık musiki’şinas edip idi filozof
Şiirleri ahenkdar kullandı harf-i redi
Kafiyesiz şiirler yularsız taya benzer
Güvenilmez yürümez çocuk daha senevi
Uhra: ahiret alemi
Peyrev: ardı sıra giden, uyan
Efser: taç, baş, başlık
Sırrı efser: başı sırrıyla gitti
Düvel: devletler
Rehrevi: yolcu, yolda giden, yolda yürüyen
Muhtevi: her şeyi toplayan
Züvvar: ziyaretçi
Mutbah: mutfak
Miskin: aciz, zavallı
Bitevi: sürüp giden, devamlı
Zuhurat: doğan, ortaya çıkan
Encam: neticesi, sonu
Redi-redif: şiirde kâfiye yerine tekrarlanan
Kelimeler
Hilkat: yaradılış
Moda nedir hilkate isyan etmek demektir
Her milletin şiirinde kafiyevar lüğavi
Kuran bize her şeyi doğru yolu öğretir
Kuran’a bak dikkatle O her bir şeye havi
Doğdu belh’de MEVLANA pertev-i âlem şümul
Gönüllere hükümran kâinatın hüsrev,i
İnsan eli yakamaz söndüremez nefesi
Aşkın müebbed yanan sönmeyen bir alevi
Zındık dediler ona zamanında çalgıcı
Varmı üstün mertebe aşkın yolundan ulvi
Adam seçmez MEVLANA hilkat,i peygamberi
İster olsun şehirli ister olsun bedevi
Ne eksen tarla verir kadın tarla misali
Çocuk baba filizi büyüten kim civcivi
Peygamber ilmin şehri ALİ onu kapısı
Can fedadır ALİ’ye cihan desin ALEVİ
Taş atarlar her zaman meyvalı bir ağaca
Devran eder dillerde bu mısra ananevi
Tuzsuz yemek tatsızdır ekmek mayasız olmaz
Silahdaki kurşuna mesafe verdi yivi
Murg-u şiirin kanadı şiirdeki mısralar
O olmazsa uçarmı tabiaten görevi
Kün emrine amade müşküller asân olur
İhsan eder her şeyi dilde parlar pertevi
Havi: içine alan, kaplayan
Hüsrev: iran hükümdarlarına verilen unvan,
Ğüçlü, kuvvetli
İLİM MEDİNESİNE KAPISINDAN GİR
Meyhaneyi aşkta içeriz biz mey’i her gün
Tenden geçeriz can ediyor arşta tekamül
Hergün iniyor vakti seher sofra semadan
Almakta gıda ruha verir hikmeti Yezdan
Miftah elimizde gireriz bab-ı ali den
Hariç kaçıyor, biz hoşlanırız alevi den
Cidde limanı arz’-ı hicaz ilme Medine
Ruhun gidemez yapmaz isen cismi sefine
Kör çöl zanneder nefsine aitse gıdası
Şehvetle cima, servet-i şöhretse hüdası
Haps oldu bütün cümlesi nefsin kasasında
Musa’da değil cümle keramet asa’sında
Kullansan saa’yı olur eller yed-i Beyza
Firavn-ı nefis gark olur insan-u derya
İşlet motoru fırtına yapmış dil isme
Ahmer bu deniz cevher-i ihsanını kesme
İhsana mükafat dedi ALLAH yine ihsan
ALLAH yoluna gitsen olur her işin asan
Kur’anı unutmazsa gelir mısra hidayet
İslam işe birleşmede urban’ı himayet
Zenciyle müsavi sayıyor türkle fireng’i
İslam hiçe saymakta bütün tendeki rengi
İslam tutuyor rütbelerin üstünü ilmi
Bir gaye bilir hüs-ü halk hilkati Hilmi
Mey sende veli sende ve heyhey yinesende
Aşık ile maşuk yine sen kim kimi bende
Temekkün: yerleşme, yer tutma
Yezdan: tanrı ismi
Miftah: anahtar
Sefine: gemi
Ahmer: kırmızı
Ahmer denizi: kızıl deniz
Urban: arap
Himayet: himaye, koruma
Bende: bağlı, boyun eğmiş, tabi olmuş
Kim eylese hak aslanı haydar ili teması
Cür’etle hamasetle olur neşv-ü neması
Kim sıdk’a gerek hanemi ya sahib-i hane
Müşrik veriyor gönlünü hep süslü mekane
İhram giyerek tamtakır olmazsa vucudun
ALLAH’a değil ziynet-i dünyaya sücudun
Kelp’ler kadar olmazsa beşer ehli kanâat
Yetmezmi bu dünyada dane ili şenaat
Tathir edasin kalbini ateşli beyaban
Herbirçeşit hurmayı verir nefsine bağban
ALLAH yoluna kimki eder nefsini kurban
Çöl oldu gülistan oluyor bülbülü kur’an
İHSAN’a mükafat nedir elbet yine ihsan
İrfanına lâyık olan hayvan değil insan
18- ağustos- 1965
20- rebi-ül ahir- 1385
Cuma
Hamaset: cesaret, yiğitlik
Neşv-ü nema: (bitkilerin) büyüyüp
Gelişme
Sücud: secde
Senaat: kötülük, alçaklık
Tathir: temizleme
Beyaban: çölde oturan kimse
SIRRI MİRAÇ
Canını cananına eylersen feda
Yok olur her şey kalır ancak hüda
Harf silinse kaldı manayı huruf
Kalksa külfet varmı simayı zuruf
Parlasa hurşid-i rahmetle cıhan
Nur olur zıll-ü kesafet nagehan
Ruh müspetnefs menfi birleşir
Nuru vahdet şevk-i cisme yerleşir
Rabbini bekle gördün ol zaman
Nefs ölünce cümle alem Müslüman
Kıl namaz ol haydarasa kahraman
Sırrı miracı niyaz et bi güman
Zülfikâr çıksa gılıfından heman
Korkusundan kâfiran ister aman
Ölmeden insana ölmeklik gerek
Cezbe-i aşkıyla devr eyler felek
Nay-ı MEVLANA çagırmakta seni
Sil teni ruhunla görmezsin beni
Kim içer aşkın şarabı yok O dem
Aldanır nâdan yapar ayin-i cem
Kudreti halka dolar kalmaz feza
Hak diyor İHSAN’a ihsanım ceza
Pazar-26/27-recep-1385
Huruf: harfler
Külfet: zahmet, zorluk
Zıll-ü kesafet: koyu karanlık gölge
Nigahan: bakmak, seyretmek, gözlemek
Müspet: olumlu
Menfi: olumsuz
Haydarasa: hz ALİ gibi
Bi güman: şüphesiz
Zülfikâr: hz alinin kılıcı
Nadan: cahil, bilmez
GENÇLİĞE HİTAB
Ey genç uyan, uyanda bak ne alem oldu
Sen baharı sürerken kış geldi matem oldu
Sonbaharda yanıyor kasvet timsali kömür
Böyle dumanda kalır boşa geçerse ömür
Durma daim ilerle çalışmanın kâr sonu
Yaradana dayanır her bir yolun var sonu
Düşün düşün öylever azana her bir emri
Beyhude vurma çekiç ateşe yak demiri
Ateş eder düşmandan, kıştan vikaye seni
Herkes evinde yakar etmez himaye seni
Üç gün olur iltifat misafirdir her çocuk
Büyürse kış gelince onada lazım gocuk
Nere baksan çalışır, atom zerre çalışır
Çalışan her bir insan arzusuna kavuşur
Yaradan hak çalışır çalışmakla bu vucud
Sağlığa bağlı her şey şükrü ALLAH’a sücud
Asker mafevke girer verir heman rap selam
Huzuruna çıkınca istemezmi rab selam
İşte bu merasimi temsil eyleyor namaz
Namaz şükür duadır namaz ALLAH’a niyaz
Durma daim ilrle çalışan kalmaz geri
Helal rızık istersen akıt alından teri
Gençlik atidir demek pürfünun olmak gerek
Kurt girerse yıkılır ev beton olmak gerek
Cıhanı tutsa feryat yıkar geçer zelzele
İmanı eyle siper fayda vermez velvele
Bul şimdiden hazrete yaklaşmanın yolunu
Nerden tutar MUHAMMAD kırmış isen kolunu
İki cıhan serveri insanlığın rehberi
Kur’an hadis bilirsen anlarsın peygamberi
Arabcayı bilmezsen Türkçe sana tercüman
Mes’ul bundan her zaman aklı olan Müslüman
Tanrıdan bu armagan bilir kendini insan
Ruh şadolur kur’anla arama üstün İHSAN
2-2-1965-konya
Sarı kadı oğlu
Ali ihsan özol
Vikaye: kayırma, koruma, sahip çıkma
Mafevk: üstün rütbeli adam, üst, yukarı
Ati: gelecek
Pür fünun: üniversiteli olmak, üniversiteleri
doldurmak
Velvele: gürültü, patırtı, şamata
EYVAH FAİDE VERMEZ
Götürür hazreti pir aşıkı ALLAH’a kadar
Füzenin rahı varır gökte fenar mah’a kadar
Aldanır cür’et alır sarhoş eder hırs-u tamah
Götürür şemsine mah cezbe-i nagaha kadar
Varamaz maksada pervane olur tanmak için
Bilerek aczini münkir dönecek raha kadar
Oyalar kendini biçare kalır nefsi yanar
Üfürür rüzgarı döndürdü karargâha kadar
Dolaşır uğrayamaz nokta-yı kalb en yakına
Eremez ömrü boyunca eli dilhana kadar
Bu yeşil kubbe neden konyaya dünyayı çeker
İlim anten çekiyor alemi dergaha kadar
Yere baksan göğe baksan dil’e baksan ateş
Sönüyor nur ile narı dil-i agaha kadar
Bekliyor çilekeşi son demi rahat bu gamın
Gidemez mansıb-ı cah ehli şehinşaha kadar
Oluyor hamları çiğler pişer ateş kül olur
Yanar içten içe ateş çıkacak ah’a kadar
Cesed ervaha kafes kuş gibi heran çabalar
Oyalar perde olur makber-i caha kadar
Eder âmâle göre hak derecatı ihsan
Biter ehva nedamet gider vah’a kadar
Mah: ay
Cezbe-i nağâh: ansızın gelen cezbe
Pervane: ateş kelebeği
Rah: yol
Dilhan: gönül isteği
Mansıb-ı cah: memurlukta yüksek rütbe
Makber-i cah: kabir çukuru
Ehva: nefsin istekleri
Nedamet: pişmanlık
GİZLİ HAZİNE
Bir gizli hazineydi bilinmekliği ister
ALLAH dedi peygambere kur’anımı göster
İlmin kapısı oldu ali şehri MUHAMMED
Sed eyleyemez kimse, bu tarihle müeyyed
Dört yar-ı resul oldu bütün hepsi musaffa
İnsal-ı nebi al’i abayı mütevefa
ALLAH seçiyor her kula vermez neye aşkı
Lazımı değil misli çocuk bitmeye aşkı
Ariflere kutb eyledi MEVLANA’yı aşkı
Kim gelse geçer haili yok kalplere şevki
Her şeyini sil aklını silde O zaman gör
Yoktur ikilik vahdeti bilmez kalıyor kör
Kim marifete teşne ise konyaya uğrar
Mani olamaz kimse buna engeli doğrar
MEVLANA yolu mesnevidir Mevlevi haktır
Kur’andan alır feyzini dünya alacaktır
Kur’anını ancak eder hafızları ezber
Ef’al ve sıfat zatına amelleri rehber
Yazdı kalemi eyledi asarını zübde
Kalb-i beşeri eyledi arş kürsi-i serde
ALLAH’a sığın ol ona daim mütevekkil
Sırtın yire gelmez işi her an mütebeddil
Hakkın yoluna kim gidiyorsa korur ALLAH
Hepsi eseri daimi ve sabit durur ALLAH
Her harb-i beşer kendinin ilmile kasalmış
Lakin kasalan hiç oluyor yerde kısalmış
Nen varki senin hepsi onun hepsi onundur
Na mahreme karşı teni örten bu donundur
Müeyyed: kuvvetlendirilmiş,
Sağlamlaştırılmış
Musaffa: saf, temiz
İnsal-ı nebi: peygamberlerin nesli
Al’i aba: ehli beyt
Metevefa: sevgisi dostluğu devam eden
Vefalı
Hail: iki şey arasında durup birinin digerini
görmesini engelleyen perde
Teşne: hevesli, istekli, susamış
Ef’al: fiil, iş
Asar: eser
Zübde: bir şeyin en seçkin parçası, özü
Ser: baş
Mütevekkil: işini ALLAH’a bırakan
Mütebeddil: değişmiş, başka türlü olmuş
Kasalmak: gururlanmak
Aslında temiz her neki var hepside pakdır
Tathir ediyor mundarı dönmek yolu hakdır
Biz kadiriyiz mevleviyiz Nakşi Rufai
Uşşak-ı hüda hepside yapmakta semayı
Mevkib yine bir oniki piran-ı tarikat
Uymazsan eğer hiç birine gelmede firkat
Nimetleri elden kaçırır nimete küfran
İHSAN’ına karşı edesin daimi şükran
Tathir: temiz
Mevkib: bir büyüğün yanında yürüyenler
Firkat: ayrılık
…………………………………………………
UNUTMA
Gitsen nereye halık-ı rahmanını unutma
Nimetleri bol secde-i şükranı unutma
Verdin ezeli rabbine tevhidle cevabı
Tecdid edesin ahdını peymanını unutma
Gönlünde yakın dil sana dergah-ı ilahi
Mevlaya giden sürat-i karvanı unutma
Ahlakı ilahiye ile eyle tehalük
Peygamberini sünneti kur’anı unutma
Türk nesli bütün millet-i İbrahim halilden
Gelmez eşi yok hürmete şayanı unutma
Alemlere rahmet olarak geldi cıhana
Eflake sebeb bais-i ekvanı unutma
Biz ümmiyiz örneğiz her millete rehber
Taklitten uzak şems-i dırahşanı unutma
Yetmiş iki fırka gidiyor yol yolu almış
Sağ yola giden ahmed-i zişanı unutma
Tefrik edemez nefs-i beşer batılı hakkı
İkaz ediyor sure-i furkanı unutma
Biccümle nebi birleşir amentüde dahil
Birdir yolu bir hepsine amanı unutma
Her an değişir cümle vakayi eder irşad
İbret ile bak hikmet-i rabbani unutma
Sıhhat gibi devlet olamaz aklı selime
Şaşmış hükema hikmeti lokmanı unutma
Kırk sinn-i tekâmül yapar insanları olgun
Fevt etme sakın şehper-i irfanı unutma
Her zerre sema eyledi almış cereyanı
Sıdık ve ömer haydar-ü osmanı unutma
Tecdid: yenileme
Ahd-ü peyman: yemin
Telük: istekle atılma
Şayan: değer, layık
Bais’-i ekvan: varlığa sebeb olan
Şems-i dırahşan:alemi aydınlatan güneş
Zişan: şanı yüce
Tefrik: ayırma, ayrılık
Vekai: vakıa, olay
Kırk sınn-i tekekamül: 40 yaşı tasavvufta olgunluk yaşı olarak kabul edilir
Fevt: elden çıkartma, kaybetme, ölüm
Şehper-i irfan: ilim-irfan kanadı
MEDENİYET= KOLAYLIK
Her işte kolaylık var zorluga gitme
Atiyi gözet maziye artık esef etme
Her bir zararın men’ine memur beşeriyet
Ahlakta düzen olsa ilerler medemiyet
Hak her zararı def etmek için yarattı silahı
Adil kulu tevlid ediyor sulh-u salahı
Edyan’ı semaviye açılır hep zuafaya
Davet ediyor ahdına her vaadi vefaya
Peygamberimiz en güzel ahlaka nümune
Kur’an ile talim için inmişti zemine
Ayat-ı hüda insana düstur-u esasi
Yaklaşmak için halk eyledi kendine nası
Cinler beşerin düşmanı insanla muharip
Sıhhat gelir olmuşsa melek hayy lere galip
Dost cümle melek kanda yaparlar cevelanı
Cin kesse yolu durdu O yoldan deveranı
Açtıysa kadın perde-i namusu ve hayayı
Söndürdü zaman rüzgarı gönlünde ziyayı
Yetmiş bin hicap kul ile tanrı arasında
Kat eyleyemez olmasa insan sırasında
İnsan olamaz, zahiri benzersede maymun
Küfranı naim eyledi hak eyledi madun
İnsan dönecek tövbe, nedamet ile hakka
Olmazsa kalem el yazamaz yetmez alâka
Ati: gelecek
Esef: acıma, hayıflanma
Tevlid: doğurma, vucuda getirme
Edyan: dinler
Zuafa: zayıflar
Zemin: yer yüzü
Düstur-u esasi: anayasa
Nas: insanlar
Muharib: harb eden, savaşan
Hayy: canlı, diri, tanrı ismi
VATAN UĞRUNDA İTTİHAT VE İTTİFAK LAZIM
Çıkmazsa kılıç iş göremez hiç kılıfından
Sanmış kümeler Müslüman yoktur sınıfından
Mümkünmü ola zahir ve batında tesavi
Olmazki kabukla ciğe kiymette müsavi
Hiç birmi olur zan ile evham ve hakayık
Baş iş görür kıçlar ise hizmete layık
Er belli olur harp ile meydan-ı kıtalde
Düşman oyalar tefrika kurt misli cidalde
İçten kemirir bir ağacı girse cılız kurt
En sonda verir tehlike görmekte bugün yurt
Beslenmededir yetmiş iki millet içimizde
Hükmetmediler bir ağaya hepside bende
Herkes kasılır haddini bilmez kim efendi
Lakin kadının fendi bütün erkegi yendi
Hiç birtavuk hakim olamaz ölse horozlar
Meydan-ı cihadde neyapar kirli buluzlar
Bir faide yok sana dünya güzelinden
Ancak dilenir başkası gelmezki elinden
Laf iş göremez tanrımız etsin bizi ıslah
Kur’anı hüda iyice sarıl rehberi iflah
Sen elele ver terk edesin kıyl ile kâli
Bir şey çıkamaz boş kafanın sözde mecali
Tesavi: eşit, denk olma
Ciga: çekirdeğin özü
Evham: asılsız korkü ve düşünceler
Hakayık: gerçekler, hakikatler
Meydan-ı ktal: meydan savaşı
Tefrika: ayrılık, bölünmüşlük
Cidal: mücadele
Bende: bağlı, boyun eğmiş
Fend: hile, tuzak, düzen
İflah: kurtuluş yolu
YİNE NURCULARA
Her yerde açık bab kütüphane-i irfan
Nadan göremez her biri bir kal’ayı burhan
Kur’anı ahadis-i nebiyi okusan ne
Biğane olan yolcu arar başka define
Akmakta ve taşmakta bütün menba-ı ümran
Olmakta siyaset seline cahili kurban
Çok hasta eder milleti içse bulanık su
İman yerine fırkayı nur tefrika kursu
İman adııvar perdeyi açsan içi zulmet
İnsan ediyor men olunur bir şeye ragbet
Tevhidle yaşar fırkalar hep vahdete asi
Hep fırka yüzünden çıkıyor bunca maasi
Kuş nur-u ilahiye yürür imsanı kur’an
Evvel ve ebed kurtarıcı hastaya derman
Kur’anı ilhile gelir kalplere iman
ALLAH’ ı bilen bekliyor başkaca ferman
Edyan’ı semaviyede son din-i MUHAMMED
Ahkâmına uymazsa beşer vahşeti mümted
Hiç birmi olur bülbül ile karga ve serçe
Küflendi bakır kap kalayı altın külçe
Kimyager arar attığı füze ayda hazine
Tahkik-i hüviyetle zarar gelmedi dine
Sarsılmadı dünyada ve ukbada kavi’ler
Akl-ı beşer her bir ciheti takviye eyler
Kimse edemez hak eder imana hidayet
Tufan oluyor nuhu nebi etse şikayet
Peygamber eder ümmetine sabrı vasiyet
ALLAH ediyor sabrı sâlat ile himayet
Alimlere düşmekte bugün vaaz ve nasihat
Ahir zamanın gelmesi gösterdi fazahat
Fazahat: rezalet, ayıp
Bab: kapı
Nadan: cahil, yabancı
Burhan: delil
Ahadis: hadisler
Biğane: yabancı
Ümran: neşe kaynagı
Tefrika: ayrılık, bölünmüşlük, ikilik
Maasi: isyanlar
Edyan: dinler
Ahkam: hükümler
Mümted: uzayan, sürekli
Tahkik: gerçek olup olmadıgını araştırma
Cihet: yön
Daim işini külfeti kaldır bire bindir
Tersanede yaptır denize çok gemi indir
Mümin kuluna kalbidir ALLAHının arşı
Kuvvet gerekir daimi düşmanlara karşı
Kim eyler ise düşmana her kuvveti ihmal
Daim dilenir zengine zengin olur emsal
Dünyaperest’in umdesi burhanı ûkul dur
Mantıkla Aristo ise evham-ı makuldur
Mümin ile münkir seçilir Dar-ı fenada
Mimarla avam birmi ki inşayı binada
Hüküm etmededir gönlüne etrafdaki cinler
Kalp hanesi boş misli cebellerdeki inler
Hem cinsine her kafile koşmakta zaruri
Eylesede hiç bülbüle bir karga gururu
Her türlü tayur namesi birleşse kim hakim
Keklik av içün şahin eder avcıya yardım
Bilmezse makam oldumu herseslide ahenk
Emsal edemez maymunu insan edemez denk
Birleşse eğer atla eşek nesli katırdır
Yük çekmede yekta isede soyda kısırdır
Manası müsavimiki iman ile İslam
Evlense münafıkta alır mürise ilam
İnsan oluyor dirhem ve dinar ile casus
İnsan degil O fıtratı ırsiyyesi camus
İnsan olan açlık ile olmalı me’yus
Âlûde nüfus ekl ile hem şürb ile me’nus
ALLAH yemez içmez O gibi cümle melaik
Kuvvet nereden etimi açlık onu hâlik
Yardım ediyor caize telif-i kulûbe
İnsan olan gitmedi isnad-ı ayube
Biccümle latif olsa olur öyle latife
Olmazsa latif benzedi ecnas-ı kesife
Putlar silinir camii müebbed Ayasofya
Etmiş idi fatih onu tebdil ile ihya
Ezman ediyor dirhem-ü dinarını tebdil
Cüret edemez oldumu amentüde tahvil
Umde: dayanılacak- inanılacak şey
Burhan-ı ûkûl: akli deliller
Evham-ı nukûl: asılsız rivayetler
Avam: amme, halkın büyük kısmı
Cebel: dağ
İn: mağara
Tayr: kuş
Yekda: tek, biricik
Müsavi: denk, eşit
Muris: getiren, veren, kazandıran
İlam: yazı ile bildirme
Fıtrat-ı ırsiyye: yaradılış
Camus: camız, öküz
Me’yus: üzgün, istediğini elde edememiş
Alûde: bulaşmış, bulaşık
Nüfus: insanlar
Ekl: yeme, bir şey yiyip içmek
Şürb: şurup
Telif-i kulub: kalbine yazılmış
İsnad-ı ayub: ayıp yakıştırmalar
Ecnas-ı kesife: kaba insanlar
Tebdil: değiştirme, başka hale koyma
Ezman: zaman
Tahvil: senet
BENDİRİN DİLİNDEN
Arifler esrarı hüdadan haberim var
Erbabı temas eylese yüzbin hünerim var
Vur sinemede nale ve efganımı dinle
Aşk bahçesinin bülbülüyüm namelerim var
Birleşse keman,nay’ı kudüm zikr-i ilahi
Herkez girecek devreme cazip zaferim var
Eflâk-ı sema ins ile cin dahili devran
Camitliği kökten keser elde keserim var
Göklerdeki şimşek gibi gökte çakarım ben
Gönüle akarım manevi nurdan fenerim var
Ben kadiriyim, mevleviyim şems-i derunum
Her sine-i aşıkda münevver kamerim var
Aşık eli yol açtı bana can kulağından
Cennetten akar ravzayı ruhu seferim var
Her haneye şayeste giren ab’ı hayatım
Çöllerde bile meyva verir çok secerim var
Sarraf-ı cıhan aciz olup biçmedi kıymet
Bir tas dolusu aşıka güherim var
Ali İnsan Özol
1964- mayıs
Erbab: işinin ehli
Efğan: figan
Eflak-ı sema: gök yüzündeki yıldızlar gezegenler
Şems-i derun: gönüldeki güneş
Münevver: aydınlık, ışıklı
Kamer: ay
Şayeste: yaraşır, uygun
Secer: ağaç
Güher: cevher
MESNEVİNİN ÖZÜ
İlham’ı hüda mesnevi rehber özü kur’an
Gül bahçesidir bülbül öter her sözü kur’an
Kur’an denizi mesnevi nehr-i belağat
Zahir ile batın akıyor her sözü kur’an
Kur’an ile fani olamazsan bilmezsin
Tevil ediyor sureleri her yüzü kur’an
Kim doğdu ise sinesine şems’i hidayet
Zulmette kalırmı beşerin gündüzü kur’an
Çöllerde kalan kâbe’i MEVLANAYA gelsin
ALLAH’a giden yol çok amma dümdüzü kur’an
Bir surenin misline acizdir beşeriyet
Her dört kitabın mucizi en gürbüzü kur’an
Elden ele gezmekte neden müşterisi aşıkan
Şemsin ay’ıdır mesnevi nuru hürmüzü kur’an
Cismin özü ruh, ruh ezeli bilmeli insan
Nur oldu bakar harflerinin her gözü kur’an
MEVLANAyı ölmüş sanan İHSANını görmezmi
Furkanın özü ammedir en son cüzü kur’an
1962- Konya
Sarı kadı oğlu Ali İhsan Özol
Tevil: bilinen anlamdan başka mana
vererek yorumlama, başka mana verme
Hürmüz: jübiter (müşteri) yıldızının adı
Çoban yıldızıda denen çok parlak bir yıldızdır
KASİDE-İ NEBEVİYYE
1 Rahmetellil alemin nam-ı şiar oldu sana
Ümmete her bir şefaat berkarar oldu sana
2 Her tecelliyat-ı Rabbe mazhar oldu satınız
Kenz-i mahfi, genc-i esrar inhisar oldu sana
3 Cümle miftah-ı zemin-i asuman destindedir
Mustafa ismi musaffa yadigâr oldu sana
4 Şehberi sıtkı adalet rehberi ilmi hayâ
Her hususta yar-i sadık çar-u yar oldu sana
5 Ney sadası sur-u israfili temsil eyliyor
Bir nazar etsen avâlim nev bahar oldu sana
6 Geldi mizmarı elinde üflüyor Davud nebi
Kevser-i aşk-ı ilahi bergüzar oldu sana
7 Kim içerse bülbül-ü aşk-ı hayat oldu heman
Nefha-i ruh-u saadet demgüzar oldu sana
8 Ruh-u Mevla ruh-u Kur’an ruh-u manâ sendedir
Ruh-u musa ruh-u isa derkenar oldu sana
9 Eylese feryad zaife kimse imdat eylemez
Bikeşe eytama yardım izdirar oldu sana
10 Cem olur sende mehasin ey beyadi zübdesi
En güzel ahlaka örnek ibdidar oldu sana
11 Dürrü manâya sedef olmakta deryada hûruf
Bülbül-ü bağ-ı belagad iftikar oldu sana
12 Hastalarla doldu dünya kan döker derman arar
Her şehidin kanı lâkin lâlezar oldu sana
13 Bitmiyor bülbüllerin etse terennüm nâmesi
En güzide gül gülistan ihtiyar oldu sana
14 Geldi imdad-ı ilahi sure-i ihlas ile
Ömr-ü dünya ömr-ü ukba müstecar oldu sana
15 Her hududu aştın ardın kesrete vardın hitam
Göklerin seyrinde Cibril müsteşar oldu sana
16 Ben duayı etmedikçe Mikail amin demez
Cümle emtar-ı ilahi imtisar oldu sana
Şiar: iz-işaret
Berkarar: kararlılık
Kenzimahfi: gizli hazine
Genç: hazine
İnhisar: bir şey veya bir kimseye bırakma
Müftah: anahtar
Asuman: gökyüzü
Dest: el
Musaffe: saf-tan temizlenmiş arınmış
Şehberi: kurtulmuş-temiz
Çaruyâr: dört halife
Mazhar: ortaya çıkma, zuhur etme
Mizmar: 1.düdük, kaval, ney 2.zebur surelerinin her biri
Nevbahar: yeni bahar
Bergüzar: anılmak üzere verilen hediye, armağa
Nefha: nefes, üfürme
Demgüzar: vakit geçiren, yaşayan
Derkenar: 1.kenarda bulunan 2.kucaklama, kucağına alma
Zaif: güçsüz, zayıf
Bikes: kimsesiz
Eytam: yetimler
İzdirar: zırh, gömlek
Mehasin: bir şeyin alındığı yer-kaynak
Beyadi: biattan, birinin üstünlüğünü kabul etmek
Zübde: öz
Dürü: inci
İdidar: meydana getirme
Huruf: harfler
İftikâr: çok ihtiyacı olmak, ihtiyacını belli etmek, fakir olmak
Lâlezar: lale bahçesi
Terennün: şarkı söylemek
İhtiyar:1.kabul etme 2.kendi isteği ile hareket etme
Müstecar: kabul edildi cevabını almış
Kesret: çokluk, bolluk
Hitam: son, bitiş
Müsteşar: kendisine iş danışılan kimse
Emtar: yağmurlar, yağmur bulutları
İmtisar: bir örneğe göre davranma
17 Kabz-ı ruha cüret etmez Azrail emrindedir
Şefkati ehli kabair içtisar oldu sana
18 Rahme koydu zehr-i nisvan katil oldu çok tabib
Doldum meftalarla dünya bir mezar oldu sana
19 Ey şefaat kânı Ahmet çok günahkâr ümmetin
Eyle imdat her hakikat aşikar oldu sana
20 On sekiz bin âlemin oldu medarı aşkınız
Pisivayri âşık olmak iftihar oldu sana
21 Cuş eder aşkınla enhar-ı cibal hiç durmadan
Cümle ihsan-ı ilahi inficar oldu sana
22 Ümmetin olmak yeter izhar-ı acz etti kalem
Çünkü rahman-ı rahimin cilvekâr oldu sana
23 Kesret-i ümmetle fahretmek senin has hasletin
Ruz-i mahşerde Hûda hep şuledâr oldu sana
24 Ümmetin yıldız misali leyli tenvir eyliyor
Senden almakta ziyayı türbedâr oldu sana
25 Her geçen ümmet bulur sancağın altında şeref Cümle evsaf-ı Hûda perverdigâr oldu sana
26 Her bir adat-ı seniyyen panzehirdir ümmete
İsteseydin taht-ı arz gevhernisar oldu sana
27 Zemzem ateş söndürür petrolu yaktın âleme
İsteseydin Uhud Dağı altın pınar oldu sana
28 Turi sinadan Yahudi çıkmazsa berbat olur
Mescid-i aksa’da ervah ruz’igâr oldu sana
29 Kim ararsa buldu hakkı misli Selman Farisi
Girdi ianaldı huzura perikâr oldu sana
30 Allah adı ile döner hep çark-ı eflak-ı sema
Cümle saat-i gulupnas ayar oldu sana
31 ………………âlâ yüz kat olup sarsılır dünya misal
Hub-u dünya hub-u ukba bir duvar oldu sana
32 Âşıkan-ı ümmetin takip eden şaşmaz yolu
Çün cemal-i kibria en şanlı şar oldu sana
Kabz: el ile tutma, ruhun Azrail tarafından alınması
Şefkat: acımak, esirgemek
Kabair: büyük günahlar
Medar: dönen bir şeyin merkezinin dayandığı yer, etrafında dönülen nokta
İçtisar: cesaret
Nisvan: kadın
Kân: Mağden (şefaat kân’ı), şefaat mağdeni
Aşikar: görünen, ortada olan
İftihar: övünç, övünme
Enhar: nehirler
Pişuva: başkan, önder
Cuş: coşmak
Cibal: dağlar
İnficar: fecr, tanyeri
Cilvekar: cilveli Fahr: övünme, iftihar
Şule: alev Ziya: ışık
Haslet: tabiat, huy
Leyl: gece Ruz: gün, günü, gündüz
Tenvir: aydınlatma
Evsaf: vasıflar, nitelikler
Perverdigar: besliyen, büyüten, tanrı
Âdat: adetler, alışkanlıklar
Seniyyen: yüce, yüksek
Güher: cevher
Nisar: saçma, serpme, saçan
Ruzigar: yüz göstermek
İan: yardım
Per: kanat
—kâr: isimlere katıldığında sahibi manâsını verir
(Perikâr): kanat sahibi
Çark: çark, dönmek
Eflak: felek, gezegenler
Sema: 1.gökyüzü 2.mevlevi raksı
Kulûbnas: kalplerin ayarı
33 Nur-u vahdetten şerefyap oldu âlem dembedem
Kalktı yokluk kabz olundu cümle var oldu sana
34 Basua ismin inbinatı ile silinmekte âlem
Rahmet-i hak vüsatiyle noktadar oldu sana
35 Ebcedin ba’sı ile başlar noktadan doğdu elif
Her nereye etsen nazar cennet diyar oldu sana
36 Gül cemalin her güzergâhında odu gül nizar
Gülşen-i aşkınla âlem hoşnigâr oldu sana
37 Aşk ile ihsan okursa bürdeler ihsan olur
Sünnetinle ten Burak-ı şahsuvar oldu sana
Sarı Kadıoğlu
Ali İhsan Özol
Dembedem: her zaman, sık sık
Basua: 1.gönderme, 2.diriltme, 3.peygamberlik
İnbinat: haber verme
Belagat: güzel söz
Vüsat: genişlik bolluk
Ebced: 1.eski alfabede hecenin altındaki üç nokta, 2. (ebced, hûves, huddi, karaves, kelemen, karaşed, sehaz dazığıylan, bi ahsenil haligın) şeklinde arap alfabesine rakam vererek şifreleme
İSTİMDAD-I NEBEVİYE
Gelmeseydin aleme sen ey Habib-i Kibriya
İns-ü cin olmazdı eflak kenz-i mahfiydi hüda
Evliyanın enbiyanın kainatın masdarı
Rahmetinden cümle alem almada daim gıda
Zat-ı pakın en güzel örnek eder hak ümmete
Çokmu etsem canımı ben ya rasulullah feda
Hâk’i dünya gömlek oldu ruhuna, buldu şeref
Geçtin, attın alem-i süfliden ettin itila
Ümmetin dünya sıratında ya rasulullah meded
Vermiyor bar-ı günahından ona rah’ı sema
Yandı kalbi, yandı cismi, yandı ümmet çırpınır
Ab-ı Kevser,den içer, emrazına olsun şifa
Eflak: felekler, alemler
Kenz-i mahfi: gizli hazine
Masdar: bir şeyin çıkdıgı yer, merkez, kaynak
Süfli: alçak, adi, pis
İtila: yükselme, yüksek rütbeye çıkma
Bâr: yük
Rahi: yol, yolcu
Emraz: hastalık
EL İLM-İ NOKTA KESRİHA CAHİLÜN
( ilim bir noktaydı cahiller çogalttı)
Mesud ediyor Türkleri tedbiri siyasi
İslamın esası niye bir oldu hamasi
Her hangi bir elmayı yada ayvatı yan kes
Beş köşeli bir şekil görür ortada herkes
İmanla namaz sonra zekat sonra oruçtur
Hac etmek işi zahiri hem Batıni borçtur
Şirk etmeye dağlar gibi kul etse günahı
Gaffar-ı zünub affına yok hadd-i tenahi
Dış küre ferdiyeti etmektedir ısbat
Halvette bulur vahdeti iç hücre-i ebyat
Beş şartına İslamın olur beş makes
Müminin dil’ini kaplıyor Allah diye bir ses
Her köşe gider daireyi vahdete doğru
En önce namaz yıkmada nefsani gururu
Zengin fakirin gönlünü şad etti zekatla
Saht-ı bedene savm ile hac sabr-u sebatla
İhsan-ı hüda sağda rahim sol ise rahman
Etmekte refakat ona kalbindeki iman
Hamasi: beş, beşli
Şirk: allah’a eş koşmak
Gaffar-ı zünub: günahları affeden, tanrı
Hadd-i tenahi: başı sonu yok
Halvet: ibadet için tenha bir köşeye çekilmek
Vahdet: tanrı birliği, tanrıda bir olma
Ferd: ferd ile ilgili, tek (tek kişi)
İnsanın içinde (d-n-a )yazılı olan şiir
Makes: aksedilen yer
Saht: katı, sert, güçlü kuvvetli
İNSANI ANCAK TEVHİD KURTARIR
Hallak-ı cühan kendini bildirmesi gaye
İlmi ediyor bildirmek için aklına maye
İfsad ediyor nefse uyan yoldan uzaktır
Şeytanın ise insana kurduğu tuzaktır
Gaffar-u zünub affına yok hadd-ü tenahi
Şirk etme sakın dağ gibi etsekte günahı
Bir ayvayı ya elmayı yar yan tarafından
Beş köşeli bir ismi hüda oldu nümayan
Süryani lisanında diyorlar ona ferdun
Kesret içi vahdet yolunu göz ile görgün
Beş köşe ise her biri beş şeye işaret
İfa edene eyledi vuslatla beşaret
Tevhidle namaz sonra zekat savm ile hacdır
İslamın esası bilinir böylece kaçtır
Tam daireye çıkmada her kuşe-i vahdet
Her köşe silinmekle olur vahdete vuslat
Allah ediyor nuruyla her şeyi ihata
Hükm etmeye kadirmi beşer cümle muhite
Bilmezki daha kendini aciz beşeriyet
Vahşet adını koymada hala medeniyet
Cennet olacak sulh-u umumiy ile dünya
Ateş yaratır piş hayalindeki huyla
Her türlü fenalık doğuyor hırs-ı tamadan
İnsan üreyor çare arar zevk-i cimadan
Bilmezki bütün rızkına Allah kefildir
Kurt kuş üreyor tokluğu insana delildir
Ruhu unutup aklına tabi olur insan
Metbu-u cihan hal buna ruh insana ihsan
İfsad: fesad- ikilik çıkaran
Gaffar-u zünub: günahları örten, tanrı
Hadd-ü tenahi: haddi hududu, başlangıcı ve bitişi
Nümayan: görünen, ortaya çıkan
Kesret: çokluk
Vahdet: birlik
İhata: kuşatma, çevirme
Muhit: bir şeyin etrafı, çevresi
Metbu-u cihan: bütün dünyanın kendisine tabi olduğu
İNSANLIK İFFAN VE VİCDAN İLE KAİMDİR
Dostluk ezeli aşık maşuku unutmaz
Maşuk uyumaz her gece ervahı uyutmaz
Cezbeyle çeker kendine destinde irade
İsterse vazifeyle eder cisme iade
Aşıkları kudretli çeker cezbe-i kutba
Yanmakta bütün hasret ile merkez-i dünya
Tövbeyle temizler girerek aşkı deruna
Ta’ruz-u kıyam rehber olur cümle kuruna
Etmekte nidayı nay ile uşşak-ı zemine
Hüccac-ı kiram tuttu yolu Mekke Medine
Allah yoludur ka’be yolu hazreti monla
Kur’an ile bildirmede bunları Mevla
Bilmezse eğer Mevla yı mevlanayı bilmez
Süt emse çocuk devrine girmez nay’ı bilmez
Temizse eğer nafile edvar-ı sabavet
Etmezmi devam gafile asar-ı gabavet
Haykırmada geriside eder nafile tenkit
Dinler papağan olsa eder kafile taklit
Kaçmakta hemen hüsn-ü sada olmasa kur’an
Olmazsa amel nimeti bi haddine küfran
Bir çokları kalmakta bütün zahiri hac da
Ahmaksa papaz sandı keramet yolu haç da
Parlatmaz ise kalbini kaplar içi zulmet
Benzer hacer-ül esved’e kaplar dil’i kasvet
Tevhid ile tekbir ile parlar bütün aza
Peygamber eder zairin esmasını imza
Her türlü ibadetler olur niyete makrun
Zenginse kıyamette fakir haline meftun
Mümindeki niyet amelinden daha üstün
Niyetsiz amel olsada gafletle geçer gün
İnsan olamaz olmazsa ahlak-ı ilahi
Yoksa beşeriyet ölü vahşetle mübahi
Hiç olmasa varlık olamaz yok iki benlik
Vahdetle yürür her birine olmalı malik
Geldiyse eger kalblere envar-ı hidayet
Yüzlerde tecelli eder esrar-ı inayet
Şems yanıyor ateş-i hasretle dayanmaz
Ayine olur perde çeken ay gibi yanmaz
Hamlar olacak çiğ pişecek kül olur ateş
Ol anda beşer ceng-i cidal hem bu keşakeş
Makrun: ulaşmış, kavuşmuş
Meftun: tutkunluk derecesinde aşık olmuş
Mübahi: övünen
İhsan-ı hüda bekliyor asarı nümayan
İrfan ile vicdan ile insanlıga şayan
Malik: sahip
Envar-ı hidayet: hidayet nuru
Esrar-ı inayet: hak yardımının sırrı
Keş a keş: karma karışık
Nümayan: görünen, ortaya çıkan
Şayan: layık
ARİFANE BİR ŞİİR
Her bir ağacın bir birine yapragı uymaz
Körlerle sağırlar göremez saymayı duymaz
Her bir ölüye kim yapıyor kubbe-i harda
Ancak yapılır bir diriye türbe-i ziba
Asar ile sabit oluyor sağlıgı pir’in
Yok olmada hiç olmadadır şehveti kibrin
Pek çok ölünün toprak eder cismini ifna
Lakin dirilir eylediler kalbleri ağna
Birçok kıralın heykeli makberleri çöktü
Ahfadı kazıp yerleri ziynetleri söktü
İbret olarak çıkmada yer altı kemikler
Tamirine imkan olamaz aktı ilikler
Bakiye giden yol ise tamire sezadır
Hayz hali bütün şehvet-i nisvana ezadır
Ol tahifeden gelmedi peygamber-i edyan
Korkak ve zayıf ziynete düşkün ve perişan
Kafir yapıyor tacını pariste müzeyyen
Ahmakta merasimle eder gönlünü Ruşen
İslama reva oldumu adat-ı sekine
Bahş oldu isa takviye musa-yı kelime
Asiye isa mümine bürhan yed’i Beyza
Firavn-ı zaman kan kusuyor kırmızı derya
Ol taifeye ev kadını olma meziyet
Eşkal-i müzeyyenle göstermedi heybet
Kafimi değil eğ başı çekmekte eziyet
Yapsın eşine şehveti artırmada ziynet
Tevrat ile İncil ile amil idi isa
Doktorluğu öğretmededir ruh-u mesiha
Kur’an ile tekmil olur ahlak-ı hamide
Ahlaksız olanlar olamaz hakka reside
Olmakta bütün aklı selim sahibi Müslim
Ashab-ı maraz etmedi hürriyeti teslim
İnsana zarar gelmede insan cesedinden
Harp olsa kokar sahası insan cesedinden
Kubbeyi harda: yeşil türbe, Mevlana türbesi
Türbe-i ziba: süslenmiş türbe- ev
Asar: eser
İfna: yok etme, tüketme, öldürme
Ağna: zengin
Makber: kabir
Ahfad: torunlar
Baki: ebediyet, ölümsüz
Seza: uygun, yaraşır
Nisvan: kadın
Edyan: dinler
Müzeyyen: süslenmiş, donanmış
Ruşen: parlak, aydınlık
Reva: layık, uygun, caiz
Adat-ı sekine: bir Musevi adetidir. İnsanlar bir tabutun içine yatırılarak sokakta gezdirilir. Buiş kendisine iman düşmana
korku verirdi
Eşkal-i müzeyyen: güzel yüzlü
Tekmil: bitirme, olgunlaştırma
Ahlak-ı hamide: güzel ve övülmeye d d eger ahlak
Reside: yetişmiş, erişmiş
Her bir ağacın bir birine yapragı uymaz
Körlerle sağırlar göremez saymayı duymaz
Her bir ölüye kim yapıyor kubbe-i harda
Ancak yapılır bir diriye türbe-i ziba
Asar ile sabit oluyor sağlıgı pir’in
Yok olmada hiç olmadadır şehveti kibrin
Pek çok ölünün toprak eder cismini ifna
Lakin dirilir eylediler kalbleri ağna
Birçok kıralın heykeli makberleri çöktü
Ahfadı kazıp yerleri ziynetleri söktü
İbret olarak çıkmada yer altı kemikler
Tamirine imkan olamaz aktı ilikler
Bakiye giden yol ise tamire sezadır
Hayz hali bütün şehvet-i nisvana ezadır
Ol tahifeden gelmedi peygamber-i edyan
Korkak ve zayıf ziynete düşkün ve perişan
Kafir yapıyor tacını pariste müzeyyen
Ahmakta merasimle eder gönlünü Ruşen
İslama reva oldumu adat-ı sekine
Bahş oldu isa takviye musa-yı kelime
Asiye isa mümine bürhan yed’i Beyza
Firavn-ı zaman kan kusuyor kırmızı derya
Ol taifeye ev kadını olma meziyet
Eşkal-i müzeyyenle göstermedi heybet
Kafimi değil eğ başı çekmekte eziyet
Yapsın eşine şehveti artırmada ziynet
Tevrat ile İncil ile amil idi isa
Doktorluğu öğretmededir ruh-u mesiha
Kur’an ile tekmil olur ahlak-ı hamide
Ahlaksız olanlar olamaz hakka reside
Olmakta bütün aklı selim sahibi Müslim
Ashab-ı maraz etmedi hürriyeti teslim
İnsana zarar gelmede insan cesedinden
Harp olsa kokar sahası insan cesedinden
Mümin sakınır kapladı etrafı münafık
Hiç içleri uymaz dışına şirke mürafık
Evrak-ı havadis içi bed maye-yi kafir
Gençler bakıyor membaı incasına sair
Kim olsa eğer şehveti cinsiyesi keskin
Gitmekte helakin yoluna sonrası miskin
Girmiş içine sanma uzak kaldı bu a’da
Kurmakta tuzak gayesi müminleri imha
Düşman geliyor islama farz oldu cıhadı
Az mescidi aksa geliyor kabe muradı
Çöller aşarak ardına saldırdı Yahudi
Atmak gerekir cümleye ol hizb-i cuhudi
Vermezse eğer el ele birlik ile İslam
A’daya ne hacet edecek tefrika idam
*************
Ashab-ı maraz: ölüm hastası ola
Mürafık: yol arkadaşı, yoldaş
Şirk’e mürafık: şirk yolunda giden
Evrak-ı havadis: haber yazılı kitap- gazete
Sair: ateş, cehennem
İcnas:
Bed: kötü
A’da: düşman
Hizb-i cuhudi: Yahudi askeri
Tefrika: ayrılık, bölünmüşlük
ZAHİR ULEMAYA
Zahir ulema bağlanır esbab-ı zemine
Bir nokta ilim zümresi allah’ı beğendi
Ayetleri her surenın ibret ve hikmet
Kur’an ve hadise uyan nefsini yendi
Enva-ı çeşit birleşemez şirke giden yol
Yıkmakta hemen bir birinin yaptığı bendi
Çok sinsi gezer bir kuduzun misli o müşrik
Gafil olanı hep ısırır olsa levendi
İfal ile ye’sin tuzağında eder ihlak
Cins cinsi çeker cife-i dünyaya gönendi
Elden ele devran ediyor serveti maddi
Yakmakta Mecusi cesedi pisledi sindi
Sessizce gider şah-ı cihan olsa da bir gün
Toprak üzerinde cesedin hepsi de bitti
Firavn-ı zaman olsa da azgın yine samut
Tabut içine girdi neden nefse güvendi
Cehlin sonu yok okyanus ebharına benzer
Temsil edemez ilmi bu söz var mı ki menedi
Dünyada bütün muhtalif esbab-ı maişet
İlmin şerefi rütbeler oldu bülendi
Sermaye-i ilm sahibi hiç eylemez iflas
İlme çalışan olmada her yerde efendi
Üryan olarak bey ağa gitmekte cihandan
İlm âli eder olsa avam köylüyü kenti
En son kefeni sırtına herkeste giyindi
Cahiller ise kirli libası ile şendi
Mül sahibi ilk sahibine olmada teslim
Bitmişti doğuş hiçti sebep sen ile bendi
Feryad ediyor hû diyerek insana dünya
Her şeyi çeker yer götürür yüklü trendi
Leyla diye Mevla’ya kavuşmuş idi mecnun
Esrar-ı cemal bir gece rengindeki bendi
Şehvet atı çok şahlanıyor menfiye doğru
Her bir kadının fendi neden erkeği yendi
Esbab-ı zemin: dünyevi sebebler
Enva: çeşitli
İfal: aldatma, yanıltma
Ye’s: ümitsizlik
İhlak: helak etme, öldürme, tüketme
Şah-ı cihan: cihan padişahı
Samut: susan, az konuşan
Ebhar: deniz
Esbab-ı maişet: yaşamak için gerekli şeyler
Libas: elbise
Üryan: çıplak
Menfi: negatif, kötü, olumsuzluk
Fend: hile, oyun, düzen
DÜNYA BİR FAHİŞEYE BENZER
Kırmazsa eli derhal öper kirli etektir
Yaltaklanarak girse eve güçlü köpektir
Sessiz giriyor bir kovana bir güve misli
Hem bal yapanı hem balı bir sanma sinektir
Şerrinden onun cümle melül olmada nizar
Sağmak diliyor sandı bütün arzı inektir
Her fareye fak kurmada dünyadaki akvam
Kaçtı adaya ingilizin rızkı güdektir
Pislik dolu bir havzaya benzer bu cezire
Dönmeklik için yer arıyor simli böcektir
Üslerdeki hemcinsleri aç kalmaya mahkûm
Uslanmasa her bir çocuğun hakkı kötektir
Şerlerden emin olmasa olmaz medeniyet
Vahşet oyunu oynanıyor sahne köçektir
Bir kıymeti yok avcı eder kendini takip
Keklik gibi sekmekte kadın sözde o tektir
Yüzlerde cemal altı da pislik ve sidiktir
Yanmazsa eğer ateşe kör kurt kelebektir
Aldanma bu zahire gir içten içe bir bak
Azgınlara elbet cezası gelecektir
Dünya kocamış süsleniyor fasl-ı hazanda
İmrendiriyor yerde biten tatlı kelektir
Olmazsa gıda işleyemez baştaki beynin
Aslında kadın bir arı erkekte petektir
Hep can çekişiyor kalmadı dünyadı tufeyli
En son kalacak candaki canana dilektir
Olmaz ise irfan eğer olmaz ise gâye
Ruhlar bir amma hep değişen tende yürektir
İhsan-ı hüda daim eder pendini mu’tad
Çalkar ayırır durmadı dünya bir elektir
Melül: usanmış, bıkmış, bezmiş
Nizar: arık, zayıf
Akvam: kavimler, milletler
Cezire: ada
Fasl-ı hazan: son bahar
Kelek: ham kavun
Tufeyli: dalkavuk, şaklaban
Pend: öğüt
Mutad: alışılmış, adet olmuş, her zaman yapılan
BİZ KADİRİYİZ MEVLEVİ
Biz Kadiriyiz Mevleviyiz Nakşî, Rufai
Zerrat ile yapmaktayız her yerde semayi
Haktan geliriz Allah’a her an döneriz biz
Zatı sıfatı fiiline mazhar feneriz biz
Allah’ı vekil eyleyenin rehberi haktır
Âşık ise maşukunu bir gün bulacaktır
Sen testini al git pınarın başına doldur
Her şey silinirse kalamaz sağ ne ki soldur
Biz Mevleviyiz mevlaya her an döneriz bir
Allah yönümüz Şemsi misali söneriz biz
Tesir edemez top tüfek ayineyi Hak’ız
Her yerde tecellik ederiz manevi halkız
İnsan eğer eylerse her nimete şükran
İhsan-ı ilahisine eyler herkez olr hayran
1968
KUR’AN VE MEVLEVİLER
Hamd allaha kim perde eder leyli nehara
Mahv oldu Yahudi Müslüman olmakta nasara
İnsan bilecek sol damı ya sağdamı keramet
Yoldan sapıtan ah eder encamı nedamet
Allah yolunun en kısası zübdesi sende
Allah’ın ipi sende sarıl akdes’i sende
Mehdi-i resul sende gelir sağdaki musa
Kur’an la amel eylediler soldaki isa
Davut çalıyor aşk ile hem şevk ile nay’ı
Mevlana kudüm çaldı siler zevk-i fenayı
Müşrik şaşıyor hak ediyor yardımı itmam
Hâkim olacak birleşiyor âlem-i İslam
Hak yardımı vaad eyledi kur’anda kasemle
Şarktan doğuyor şems-i hüda garba sitemle
Zulmet ile gaflet silinir vakti gelince
Sübyan bilemez sırr-ı resul inceden ince
Son sure-i nas hamd ile başlar yine kur’an
İhlâs oku çok eyle dua en kavi bürhan
Gözler açılır rüşdüne vasıl olur insan
Kavgada biter şükür gerektir herkese ihsan
Leyl-i Nehar: gece gündüz
Encamı nedamet: sonradan pişman olmak
Zübde: öz
Akdes: daha kutsal, en kutsal
Zevk-i fena: geçici zevkler
İtmam: tamamlama
Kasem: yemin
Şark: doğu
Şems-i hüda: hak nuru
Garb: batı
Sübyan: çocuk
Rüşd: olgunluk, çocukluk devresinden çıkman
Kavi burhan: kesin delil
MEVLANAYA ZAİR DAİMA GELİR
Bal yapan arı çalan mahsulü başka arı
Birmidir çavdar yulaf arpayla buğday bir darı
Hepsi mahsül-ü türap merzuk olanlar başkadır
Zübde-i ekvan musaffa meyli her an aşkadır
Etsede şekli tebeddül asla döndü mutlaka
Ruh-u insanda bulunmazmı sanırsın hoş lika
( )
Halk eden baki bütün mahluka gelmekte zeval
Şğkr eden hallaka ikramı bulur nur-u cemal
Daima yardım zayıfa eyledi hallak’ı küll
Bülbüle mahsus gülistan koklamaz bir karga gül
Fark eden cennet cehennem nerde olsa arifan
Münkesif perde hüdaya apaçık her şey ayan
Dümdüz olsa geldi zair kabr-i kutbul arifin
Ruh-u mevlanaya Konya çünkü olmuştur karin
Buy’i aşkı koklayan aşık döner gitmez geri
Cismini nur eyleyenler ölmüyor hepsi diri
Nefse kim tapsa hakiki sağlığı inkar eder
Bir çocuk süt emse tatmazsa müsavi şap-şeker
Tıfl iken tattı o zevki aldı Yahya hikmeti
Ruh-u isa attı nefsi buldu artık hazreti
İdrisi tedris-i hikmet eyledi cennet mekan
Sabr eden eyyuba sıhhat verdi Allah tez zaman
Zair: ziyaretci
Türap: toprak
Merzuk: rızık verilmiş
Zübde-i ekvan: yaradılmışın özü
Musaffa: saf, temiz
Tebeddül: değişmiş
Lita: yüz
Zeval: sona erme
Münkesif: tutulmuş, perdelenmiş
Karin: yıkın,hısın
Buy: koku
Musavi: denk, eşit
Tıfl: çocuk
Tedris: ders verme, ders alma
HİDAYET ALLAH TAN DIR
Peygamberimiz ümmetine yaptı imamet
Kılsa namazı mümine mirac-ı selamet
Alim olana verdi hilafetle vekalet
Mürted olana muteber olmaz ki asalet
Doğmuş ezeli öldü sanır ruh-u nebiyi
Nefs ölmededir bilmedi tavzih-i nebiyi
Ahlak-ı nebi örneği yok insana son tac
Kim giymez başı döner doktora muhtac
İş sonra fena baldırı çıplaklara kalsa
Dünya dolusu yan kesici var yolu alsa
Allah acıyor kuvveti kafi zaifeye
Miadları var varmı hilaf vaadi vefaya
Sarsıntı yıkar hane çürük olsa temelden
Toprakta çürür noksanı olmuşsa amelden
Nur olsa eğer yaptığı a’mal ile meşkur
Dünyada ve ukbada eder kendini mesrur
Her bir iyilik insanı mesut eder elbet
İrfan yoluna kimki gider görmedi gurbet
Kur’an Arabi başka kitap hepsi mübadi
Anlaşmaya İslam arası olmada badi
Görmekte zarar insan olan tul-i emelden
Dünyada gelen bunca bela sui amelden
Enfas-ı halayık adedince yolu çoktur
Kur’an yolu takva yolu tehlike yoktur
Göklerin yerin nuru diyor kendine Allah
Ruh sırrını kim bilse olur haline ağah
Son elçi kur’an ile etti yeri teşrif
Zulmetleri aydınlatarak eyledi telif
Kim olmaz ise mustafavi sırrını bilmez
Zikzak yaparak gitmede kim benliği silmez
Biccümle ehadis ediyor müşkülü tenvir
Gafil bilemez perde açık eyledi tenkir
Mürted: dinden çıkmış, inkar eden
Muteber: itibarlı, sözü geçer
Tavzih-nebi:peygamberinsöylediği,(hadis)
Miad: belirtilen zaman veya yer
Hilaf: karşı, karşıt
Meşkur: teşekküre değer
Mesrur: sevinçli
Mübadi: değişmiş
Badi: sebeb
Tuli emel: uzun vadeli hayal kurmak
Sui amel.: kötü amel, kötü fiil
Enfas-ı halayık: yaşayan insanlar
Zulmet: karanlık
Telif: uzlaştırma, barıştırma
Tenvir: nurlandırma, aydınletma
Tenkir: tanınmayacak hale getirme
Vahdet yoluna hiç gidilirmi iki yoldan
Kim gitse döner sağ yola gitmiş ise soldan
Deryaya dalan öncesi her türlü soyundu
Abdesti alıp cümle günahdan dahi yundu
Yüz banyo yapsa günahından berî etmez
Olmazsa eger tövbesi hiç beri gitmez
Kur’anı bilen mürşide burhana ne hacet
Camide cemaatle dua buldu icabet
Bin türlü delil görse eğer gözleri azdır
Bülbülle rekabet sever insan ise kazdır
Bildirmeye gayret ediyor sems-i cihane
Aciz susuyor kudreti yok ruhu yabane
Merdan-ı cidalde gerektir heybet-i merda
Biccümle rical giymediler kisvei nisvan
Taklit ile kesmez ibiği ibret horozlar
Pastırma yapan hanede evvel eti tuzlar
İçmekte ecel şerbetini Avrupa bilmez
İslamın ise ta ebedi nesli kesilmez
Esbabı sefahatle zina sonra riyadır
Erzakı helal olmayan encamı fenadır
Hep böyle gelir böyle göçer ler safha-yı akvam
Sırtarmada enkaz-ı saraylar geçer ekram
Hak sahibini bulmada mutlak degişirmi
( )
Müşrik sanıyor aç kalacak dolsa nufusu
Gün verdi ziya bittimi hiç nur aküsü
Sanmakta cılız aklı eder nesli idare
Şimdi nerede var idi bir fesli idare
Geçmekte hayat bir sinema misli hayalat
Bir emri tabii oluyor dönğü muhalat
Şişmanlık ile nur-u tefekkür gider elden
Fışkırmada şehvet ne çıkar aksa bu belden
Burhan: delil
Merdan: yiğit, erkek
Rical: erkekler
Kisve-yi nisvan: kadın elbisesi
Esbab: sebeb
Riya: iki yüzlülük
Erzak: rızık
Encam: sonu, neticesi
Safha-yı akvam: kavimlerin geçirdiği aşama
Erkam: rakamlar
Muhalat: mümkün olmayan şey, olmayacak şey
Nefse uyarak katil-i nefs olmayı ister
Bir defa yemek kafi dedi emf-i peygamber
Hallak-ı beşer aczine hiç bastımı hatem
Harp deprem ile eksiliyor kesret-i adem
Tufanıda taunuda indirdi semadan
İkbalini beklerdi beşer zıll-ı hüma’dan
Aç kaldımı hiç mekkede hac mevsimi haccac
Bir başka Medine eğer olsa kalacak aç
Aczinle kapan secdeye sen haddini bilde
Allah ne imiş gark olarak bildi o selde
Hac hüccetini bilmedi enva’nı kaçtır
Bir hac parasını(……….) dava yine hac tır
Aşıklara yok aşk-ı ilahisine perde
Gözler çekiliyor zulmet-i cismani seferde
Veysel karani uydu ilim babı aliye
Yan bakmayasın nerde olsa aleviye
Düşman çok olur haksız olan bir emeviye
İsyan ediyor kur’ana emri nebeviye
Gelmez ki zarar işleri kim ehle bıraksa
Tesirmi eder cismi eğer şemse ıraksa
Gitsen eritir em karı sende sıbirya
Hac yap diyorum batını anlarmı heyula
Dünyası agır baksan eger bir gözü şehvet
Diger gözünün dirhemi küflenmede şöhret
Feyz almadı hiç dergahı mevlanaya geldi
Sükkan-ı harem dört ciheti atmadı beldi
Yalnız iki yön kaldı gider altı cehime
Üstü gidiyor bilmedi ol dar-ı naime
Meddahları çok menkıbeleri cismine ait
Ruh çıksa aleyhinde beden eyledi şahit
Badem tadını tatmadı çıkmazsa kabuktan
Havası zarar ademe her tab-ı çabuktan
Yol almadılar suffe gibi sahn-ı medaris
Seddeyledi yapmadı idris’i müderris
Tefekkür: düşünme, fikir sahibi olma
Hatem: yüzük, mühür, mühür şeklinde yüzük
Kesret-i adem: insanların sayısı- çokluğu
İkbal: talih düzgünlüğü
Zıll-ı hüma: hüma küşünun ( talih) gölgesi
Enva: çeşidi, adedi, türü
Bab: kapı
Irak: uzak
Batın: gizli
Heyula: zihinde tasavvur edilen şekil
Sükkan-ı harem: haremde oturanlar
Dar-ı naim: cennet kapısı
Meddah: öven, medh eden
Menkıbe: bir olay veya bikrimse için yazılan yazı
Suffe: sofa
Sahn-ı medaris: medrese bahçesi
Müderris: medresede öğretmenlik yapan
Kur’an sana ihtar eder ısrara ne hacet
Allah diyene eyledi hak çünkü icabet
Gitse yoluna zülcenahin oldu gazali
Terk eyledi ashab-ı safa kıyl ile kali
Mesut edecek Türkleri tedbiri siyasi
Kur’an yoluna yapmada aklıyla kıyasi
Allah yoluna olunur kalbdeki kuvvet
İslam bulacak hizmet ile böylece satvet
Het kab sızacak içindeki serbest olunca
Fark etmede balla şekeri zehri bulunca
Asar-ı perişanı çıkarmış peru nerde
Dünya nekadar eski düşün kalmadı ferde
Gönlün hol ise ruhu çagır hanene indir
Medyum ne demek anlayasın nefsi sevindir
Aşık edemez cin ile bir türlü telaki
( )
Gönlü boş olan nefsini boş bir eve bağlar
Yangın çıkarır evde çocuk kalsa çok ağlar
Ateş çıkarır bir çeliği mermere çaksan
Allah kalır ancak ateşe kendini yaksan
Herkes giremez ateş-i aşktan kaçar insan
Aşıklara has rah-ı hüdayı açar ihsan
Zül cenahin: iki kanatlı, hem zahiri hem
Batıni ilimleri öğrenmiş kişiler içim söylenir
Kıyl-ü kal: dedi kodu
Satvet: birinin üzerine kuvvetle saldırmak
Telaki: konuşan, görüşen
Rah-ı hüda: hakkın yolu
143
Rüşvet beşerin mikrobu etmekte sirayet
Teftişe gidenler dahi etmede şikayet
Tehdit ile girmekte bütün ceplere binler
Kimden bilemez kalmadı insanda dirayet
***
Rüşvet beşerin hastalığı girdi saraya
Aldı yürüdü uğradı muhtar-ı kuraya
Her intihabın veçhesi hep rüşvete bağlı
Ahlakı bozuk vermek için girdi sıraya
***
Rüşvetle doğar cümle sefahat yolu artar
Altın çekilir yandı kâğıt kendini kurtar
İmzayı atan kâğıda gitti kefenle
Kimde var ise kendi el ile onu yırtar
144
Toplansa da bir faide yoktur döşek olmaz
Aç kalsa beşer yenmiyor artık çörek olmaz
En son girecek ateşe yanmakta kül oldu
Savruldu bütün bir çocuk almaz kötek oldu
145
Hep çektiğimiz hırs ile nefsin sadamatı
Mesul oluruz yapmazsak hayrı hidematı
Yükseldi binalar göğe gözler ise yerde
Korkutmada sakinleri deprem sadematı
146
Âlemlere rahmet olarak geldi peygamber
Kur’an’ına uymazsa beşer hep süpürür yer
Kim olsa eğer fırka-i ifsadi’ye rehber
Kırkında şeyatin-i zemaneyle beraber
147
Haşr olmadadır sevdiği bir şeyle herkes
Dinde yine bir türkle arap fars ile çerkes
Çıkmış idi nursidiye yeni bir ses
Susturdu ölüm çünki hayalatla müesses
143
Sirayet: geçme, bulaşma
Dirayet: akıl, zeka, ince konuları kavrama kabiliyeti
Muhtar-ı kura: köy muhtarı
İntihab: seçilmiş kişi
Vech: yüz, surat, alın
Sefahat: sonunu düşünmeden elindekini harcayan, fakir, sefil
145
Sadamet: birden bire başa gelen sıkıntı
Hidemat: hizmet, görev
146
Fırka-i ifsadiye: bozgunculuk yapan gurup
Şeyatin-i zamaniye: zamane şeytanları
147
Hayalat: hayaller
Müesses: kurucu, kuran
Hayatlı müesses: hayal kuran
Bende alevi mevleviyim demde Melami
Lakin sevemem nefse akan huri gılmanı
Kalmakta bakar bilmezse kim elifle ba yı
Giymekte riyazatla beşer zırh-ı selamı
*
Mevleviler alevi hasan Hüseyin kulları
Beş esasa dayanır âl’i abâ kolları
Sema edince kalmaz birleşir sağ solları
Şaşırmaz hiç yolunu Kur’an sünnet yolları
Aşkın gülüyüz bülbülüyüz mevleviyiz biz
Evladı rasul makes’i nuru nebeviyez
Biz ilmiledün mazharı olmuş aleviyiz
Biz çifte kanadız gökleri gezmiş koneviyiz
VATAN UĞRUNDA İTTİHAT VE İTTİFAK LAZIM
Çıkmazsa kılıç iş göremez hiç kılıfından
Sanmış kümeler Müslüman yoktur sınıfından
Mümkünmü ola zahir ve batında tesavi
Olmazki kabukla ciğe kiymette müsavi
Hiç birmi olur zan ile evham ve hakayık
Baş iş görür kıçlar ise hizmete layık
Er belli olur harp ile meydan-ı kıtalde
Düşman oyalar tefrika kurt misli cidalde
İçten kemirir bir ağacı girse cılız kurt
En sonda verir tehlike görmekte bugün yurt
Beslenmededir yetmiş iki millet içimizde
Hükmetmediler bir ağaya hepside bende
Herkes kasılır haddini bilmez kim efendi
Lakin kadının fendi bütün erkegi yendi
Hiç birtavuk hakim olamaz ölse horozlar
Meydan-ı cihadde neyapar kirli buluzlar
Bir faide yok sana dünya güzelinden
Ancak dilenir başkası gelmezki elinden
Laf iş göremez tanrımız etsin bizi ıslah
Kur’anı hüda iyice sarıl rehberi iflah
Sen elele ver terk edesin kıyl ile kâli
Bir şey çıkamaz boş kafanın sözde mecali